İnönü Üniversitesi İletişim
Fakültesi ve Sinema Topluluğu iş birliği ile düzenlenen 9.İnönü Üniversitesi Kısa Film Festivali juri
üyelerinden yönetmen Murat Uygur ile keyifli
bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetimizde sinemanın dünden bugüne gösterdiği
değişim ve deneyimli yönetmen Uygur’un yeni projeleri hakkında konuştuk.
Bize kendinizden ve eğitim hayatınızdan bahseder misiniz?
1979 doğumluyum ve Şanlıurfalıyım. Anne babamı 2 yaşında kaybettiğim için eğitim hayatımı kendi imkanlarım ile gerçekleştirdim.İstanbul’da Radyo, Televizyon Bölümü’nde okudum.
"DÜNYA’YA TEKRAR GELSEM YİNE SİNEMACI OLURUM"
Sizi yönetmenliğe teşvik eden neydi? Bir yönetmeni mi örnek aldınız ya da bir film mi sizi etkiledi?
Ben Yılmaz Güney’i örnek alıyorum. Bizim çocukluk dönemimizde sinemalar sokaklarda bile izleniyordu, açık alanlarda para karşılığında tabi, biz de paramız olmadığı için uzaktan izlerdik. O dönemde çok televizyonda yoktu. Yılmaz Güney’in filmleri çok oynuyordu, Türkan Şoray filmlerini izliyorduk. Çocukluk işte heves ettim, yönetmenin ne olduğunu bilmiyordum onlar gibi oyuncu olacağımı meşhur olacağımı sanıyordum. İstanbul'a geldiğimde sinema daha yaygın olduğu için izleme fırsatı buluyordum, düşünün çalışıyorduk para biriktirip sinemaya gidebilmek için. Açıkçası ben bildim bileli sinemaya aşığım.
Sevmek çok önemli galiba bu işi yapabilmek için?
Tabi ki ben işimi çok seviyorum. İstediğim hedefe de ulaştım, oyunculuk yapmak istiyordum yönetmen oldum. Bu da benim hoşuma gidiyor. Dünyaya tekrar gelseniz ne olursunuz deseler, tekrar sinemacı olurum derim.
Her mesleğin başlarda zorlukları vardır ama özellikle yönetmenlik için çok zordu, çok zorlandım dediğiniz konular var mı ?
İlk film biraz zorluyor. Film izliyorsun çekmek çok kolay geliyor ama filmi çekerken çok zor. Düşünün 2 ay çekim yapıyorsunuz ama izlediğinizde bir buçuk saatte bitiyor. Üretim aşamasında zorlukları çok fazla, setin arkasında çalışanlar, görev alan oyuncular kamera arkası çok emek istiyor. Bir oyuncu oyununu oynuyor gidip dinleniyor ama yönetmen dinlenemiyor çünkü orada 150 kişi varsa 150 kişi ile ilgileniyor, kahrını çekiyor. Seyirciye filmi daha güzel aktarabilmek için, daha inandırıcı olması için canla başla çalışıyoruz. Mutfağın arkası zor tabi, gün geliyor setlerde uyuyamıyor, yemek yiyemiyoruz. Ama bu nedir sinema aşkı, ben aşığım sinemaya.
“SİNEMAYI YAŞAMAK LAZIM”
Sinema her geçen gün gelişen ve değişim gösteren bir alan bu değişimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sinemayı yaşamak lazım, yaşadığın bir konuyu aktarmak önemlidir. Bundan 50 yıl önceki teknoloji ile günümüzdeki teknoloji bir değil,şu an teknoloji çok üst düzeyde. Türk sineması gittikçe daha çok gelişiyor. Eskiden bir sahne için atlar nerede varsa oraya gidiyordunuz şimdi green box, blue box’da binlerce şey yapabiliyorsunuz. Teknoloji geliştikçe sizde bir şekilde ayak uyduruyorsunuz, ama güzel bir şey bu mesela şu an burada sohbet ediyoruz green box ile Amerika’da sarayın önünde Obama ile sohbet ediyormuş gibi bir görüntü verebiliyoruz.
Vizyona sürekli farklı tarzda yeni filmler gösterime giriyor. Sizce bir filmi bunca film arasından farklı kılan, öne çıkaran nedir?
Konusu, kalitesi, yönetmeni çok önemli. Yönetmenin çektiği hikayeye inanması, yaşaması gerek çünkü yaşamadan bir şeyi yaşatamazsınız Biz çekimlerde önce kendimize sonra konuya inanıyoruz.
Doğru oyuncuyu doğru yere mi yerleştirmek gerek öne çıkmak için?
Evet. Yönetmen senaryoyu aldıktan sonra o senaryoda görev alacak karakteri çok iyi seçmelidir. Doğru seçimler her zaman farkı ortaya çıkarır.
Kaçış isimli bir filminiz var Suriye’li insanların o zorlu günlerini anlatan. Filmin çekim süresi boyunca yaşadıklarınızı bizimle paylaşır mısınız?
Gündemde sürekli Suriye savaşı vardı, orada yaşayan insanlar zor durumdaydı. Şanlıurfa’da ki çadır kentleri ziyaret ettim. Kendimi onların yerine koydum, Türkiye’de savaş olsaydı ne yapardım diye düşündüm. Asistanım ile birlikte çadır kentleri gezdim. Oradaki bir çok mülteci kardeşimiz ülkesinden olmuştu, kardeşlerimiz diyorum ben onlara. Hepsi vatanını, ailesini bırakmış, kimisi ailesini kaybetmişti, onların bu durumuna çok üzüldüm ve paylaşmak istedim. Bizim sinemamızda şu an hep aşk filmleri vizyonda, bir ailenin birlikte oturup izleyebileceği bir film göremiyorum açıkçası. Tüm dizi ve filmlerde öpüşme, vurma, kırma gibi sahneler var. Çadır kentte ki mültecilerin bizi anlatan hiçbir film yok demesi üzerine bir sinemacı olarak kendime görev verdim, onların yaşadıklarını yazdım, Suriye’den gelen bir ailenin dramını anlattım. Hatta filmde Suriye’den gelmiş gerçek kişileri oynattım ünlü isimlere yer vermedim. Galayı da çadır kette yaptım. Dünya’da savaş istemiyoruz, kardeşlik olsun, çocuklar ölmesin, analar ağlamasın, herkes kendi topraklarında mutlu olsun istiyorum. Savaş olmadın diye bir mesaj verebildiysem ne mutlu bana.
Uzun yıllar İbo Show’un yönetmenliğini yaptınız. Sizin için bir film yönetmek mi televizyon programı yönetmek mi daha zevkli?
Benim için film yönetmek daha zevkli ve keyifli. İbrahim Tatlıses’i de çok seviyorum, kendisi ile İstanbul’da tanışmıştım. İbo Show’un yönetmenliği bana nasip oldu ve yıllarca sürdürdüm. Türkiye’nin en genç yönetmeni ödülünü aldım. Benim için İbo Show’u yapmak çok zevkliydi.
İstanbul’da gerçekleştirilen “Milli Birlik Ve Kardeşlik Şuuru” panelinde anlamlı bir ödül aldınız bu ödül size neler hissettirdi?
Ödül almak, ödüllendirilmek tabi ki çok hoşuma gidiyor. Vatanımıza, milletimize hizmet etmenin onurunu yaşıyorum. O dönemlerde terör olayları çok fazlaydı. Polis ve askerimiz şehit olmasın terör olayları bitsin diye basın açıklamalarımda terörü kınardım. 6 ay boyunca takip etmişler doğulu biri ülkesini çok seviyor diye bana bu ödülü layık görmüşler gurur duydum bu ödül ile.
Funda Akosman ile “Osmanlı İzleri” projesi için bir araya geldiniz. Projeniz ne aşamada neler yaptınız bize biraz bahseder misiniz?
Projemiz Kanal 7’de başladı. Funda Hanım çok başarılı bir gazeteci, daha önce kendisi ile çalışmıştım. Osmanlı Devleti’nin gittiği ülkeleri gezelim oraların kültürünü tanıtalım, Osmanlı Devleti’nin yaptığı bir çok güzel eser var onları gösterelim diye bu projede bir araya geldik.
Günümüzde hem ülkemiz hem de dünya için insanı değerler, birlik ve beraberlik çok önemli. Güncel olaylar üzerine evrensel bir mesaj vermek adına yeni bir projeye imza atmak ister misiniz?
Dünya’da savaş var şu an onunla ilgili bir film yapmıştım zaten. Günümüzde tüm Dünya’da uyuşturucu belası denen bir şey var onunla ilgili bir film de yapmıştım daha önce ama tekrar bu konuyu gündeme getirecek bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Uçurumun kenarındaki gençlere umut olabilmek için bir sosyal sorumluluk projesi düşünüyorum. İnşallah bir katkımız olur.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı ?
Film Festivali’nde bulunmaktan gurur duydum. Bizleri burada konuk ettiniz, jürilik yaptım. Film festivalinde yer alan tüm öğrencilere teşekkür ediyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder