Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve
büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olmayı tercih eder. Tarih
boyunca özgürlüğünden ödün vermemiş bir millet elbette ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’
diyecekti ve istiklal onun olacaktı.
Kurtuluş Savaşı geride kalmış küllerden yeni bir devlet
kurulmuştu artık tek ihtiyaç Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin bağımsızlığını anlatacak ve hiç unutturmayacak bir
marştı. Milli Eğitim Bakanlığı 1921
yılında bir yarışma düzenler, dönemin milletvekili olan M.Akif Ersoy para ödülü
olduğu için yarışmaya katılmaz. Ersoy; “"Ben mebusum, müsabakaya katılmam.
Ayrıca çok istiyorsanız da bir şiir yazıp size veririm" der ve o şiiri
yazar.
TBMM yapılan oylamalar sonunu M.Akif Ersoy’un yazdığı şiir
12 Mart 1921 tarihinde birinci seçilmiş ve milli marşımız olarak kabul
edilmiştir. İstiklal Marşımınızın 97.
Yılı kutlu olsun.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeliEbedî
yurdumun üstünde benim inlemeli
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeliEbedî
yurdumun üstünde benim inlemeli
O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Akif Ersoy
Ulu Önder M.Kemal Atatürk, İstiklal Marşı ile ilgili şunları
söylemiştir. İstiklal Marşında, istiklal davamızı anlatması bakımından büyük
bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır:
‘Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin
istiklal!'
Türk'ün Mete hikayesinde olduğu gibi her şeyi hatta en
mahrem hisleri bile tehlikeye girebilir; fakat hürriyeti asla! Bu pasajı her
vakit tekrar ettirmek, bunun için lazımdır. Bu demektir ki efendiler, Türk'ün
hürriyetine dokunulamaz.”
Bir kere daha başta M.Kemal Atatürk'e ve kahraman atalarımıza
teşekkür ediyorum. Bugün bu şiir yazılmış ve okunuyorsa onların sayesindedir.
Milli şairimizin yüreğine sağlık öyle bir şiir yazdı ki yıllar boyu herkes okunurken aynı
anda aynı şeyleri hissetti ve hissetmeye devam edecek. Sonsuz
saygıyla…
0 yorum:
Yorum Gönder