Sosyal medya bağımlılığı diye bir kavram var son
zamanlarda sıkça duyduğumuz, sıkça eleştirip, sıkça uyguladığımız. 2004 yılında
Mark Zuckerberg’in Facebook’u insanlığa sunmasıyla başlayan bu çılgınlığı
birçok sosyal uygulama takip etti ama Facebook’un yeri ayrıdır herkes için
sanırım, sosyal medyada alınan ilk hesap Facebook olmuştur, kurucusu bile bu
kadar tutacağını tahmin etmemiştir herhalde.
O günden bugüne gelindiğinde o kadar çok uygulama
katıldı ki sanal dünyaya takip edemiyoruz bile artık. Peki bunun artısı mı
eksisi mi var diye sorarsak, bana göre artı ama yapılan araştırmalara göre
eksisi daha fazla maalesef. Sosyal medya bağımlılığı üzerine makale çalışması
yaptığım bir zamanda çok değerli bir hocam “Her şeyin fazlası, bağımlılıktır”
demişti durumumuzu çok güzel özetleyen bir söz aslında. Biz insanoğlu her şeyi
fazla tüketmeyi seviyoruz sosyal medya için de bu geçerli. Sosyal medya bağımlılığının kilit noktası
akıllı telefonların hızla yaygınlaşması bence yeni nesil telefonların
yaygınlaşması ile herkesin bir akıllı telefonu oldu, akıllı telefonu olan
herkes telefonunun özelliklerinden yararlanarak sosyal medya kullanma ihtiyacı
hissetti. Akıllı telefonum var, onun hesabı var benim neden olmasın, ben de
kullanmak istiyorum mantığı ile genci, yaşlısı sosyal medya dünyasına dâhil
oldu. Sorun nerede başlıyor? Tüketim kültürü
içinde kaybolup gitmekte, kullanımlar ve doyumlar denge sağlayamayınca ruh da
obezleşiyor haliyle.
Bağımlılık en
başta insan ilişkilerini zedeliyor, düğünden düğüne, bayramdan bayrama bir araya
gelebilen akrabalar misafirliğe gittiği evde sohbet etmek yerine, sosyal medyada gezinti yapıyor, duvarında
bayram mesajı yayınlıyor yüz yüze söylemek varken. Gençliğin modası da bir
araya gelip susmak, toplu ortamlarda herkes bir köşeye geçip elinde telefon ya
gezinti yapıyor ya da sohbet ediyor. En sağlıklı ve güzel olan yüz yüze
iletişim yerini yazılı iletişime bıraktı, sosyal medya üzerinden sosyal olmaya
çalışıp hayata asosyal olmaya başladık.
Yapılan araştırmalar günümüzün 2-3 saatini tweet
atarak, post paylaşarak, beğenerek, güncellenen haberlere göz atarak
geçirdiğimizi gösteriyor. Sosyal medya kullanıcıları, Facebook’a bakmadan günde
birkaç saatten fazla duramıyor, Instagram’a günde 5 milyon fotoğraf yükleniyor,
günde 500 milyon tweet atılıyor, Linkedin’e her geçen saniye 2 kişi üye oluyor,
her bir kullanıcı Youtube’da günde ortalama 15 dakika geçiriyor. Sosyal medya
kullanıcıları tüm bunları yapmadığı zaman kendisini mutsuz hissediyor. Şarjı
biten paniklemeye başlıyor, paylaşım yapamayan ya da neler olup bittiğini takip
edemeyen kullanıcı depresif bir ruh haline bürünüyor. Bu
rakamlarda verdiğim kişilerden biri de benim ne yazık ki küçük bir özeleştiri
yapmadan da geçemiyorum.
Sosyal medya
kullanıcısı bu kadar fazla olmasına rağmen devletin denetim mekanizması
yetersiz kalıyor. Facebook’a kayıt olma 13 yaş sınırı ile yasalar tarafından
korunuyor olsa bile buna uyulmuyor birçok aile çocuğunun kaydolmasına göz
yumuyor. Güvenlik tam anlamıyla sağlanamıyor, küçük yaşta sosyal medyayla iç
içe olan çocuk bilgi kirliliğine, uygunsuz içeriklere maruz kalıyor ve
etkileniyor, yetişkin bireyler içinde güvenlik, içerik gibi problemler var, kişisel hakaretler, uygunsuz yapılan
paylaşımlar engellenemiyor. Bunların içinde en önemlisi bölücü terör örgütü
propagandası yapan sayfalar, bu sayfalar yeteri kadar denetlenmiyor. Bu durum çocuklar ve
yetişkin bireyler için tehlike diye düşünüyorum. Devletin hukuki yollarla
koruma altına alması gereken en hassas alanı aslında sosyal medya. Hepimizin düşünmeden
yaptığı bir davranış da sosyal medyada gördüğümüz her bilgiye koşulsuz, şartsız
inanıyor olmamız, takip ettiğimiz sayfalar veya kişilerin paylaşımlarını
araştırma gereği duymadan paylaşıyoruz. Sorgulamıyoruz… Sosyal medyada bilgi
kirliliğinin yaşanmasının en büyük sebebi bu sorgulamamak, doğru mu yanlış mı
hiç düşünmeden kopyala yapıştır yaparak o bilginin yayılmasına neden oluyoruz.
Sosyal medyada gördüğümüz her şeyi süzgeçten geçirip öyle inanmalı ve
paylaşmalıyız.
Zehrin panzehri yine zehir değil midir? Tek fark
nedir, dozu, ölçüyü tutturabilsek ne âlâ.
Sosyal medya çılgınlığı içinde kaybolup gitmemek dileğimle.
0 yorum:
Yorum Gönder